LONDRA DA BİR TANIŞMA

avatar

img_0.23658218960754457.jpg

Londra’dayım. Londra’da Hindistanlı dostlar beni bir Hintli profesörle tanıştırdı. Profesör benimle birlikte dostlarıma tepeden baktı. Londra'da tahsil yapmadığımız için bizimle alay etti. Zavallı profesör ne yazık ki tarihten habersizdi ve geçmişin tek sayfasını okumamıştı. İngilizlerden çok Amerika hayranı profesör bizim tarihi hep kirli tarak gibi cebinde taşıyordu. Kirli tarağın dişleri arasında kalan saç kirini hep bize karşı kullanacağı aşağılık duygusuyla besliyordu. Zaten tarihimizi kirli tarağıyla cebinde taşımak zorunda olduğunu itiraf ediyordu. Arkadaşlar beni niye tanıştırdılar hala anlamış değilim. Zavallı profesör, bugün sevdalısı ülke Amerika çok değil daha dün sürgün yeri ve eşkıyalarla teröristlerin ülkesiydi. İngilizler haydut ve eşkıyalarını sömürgesi olduğu bu Amerika’ya gönderiyordu. Ama haydutların Amerika'sı kısa zamanda aşağılardan gelip, dünyanın gözde ülkesi olmuş. Ve profesör de bu İngilizlerin haydut yeri saydığı ülkenin üniversitesinde bulacağı kürsüyle tabi ki şımararak ukalalık ediyordu. Herhalde dostlarla onda gördüğümüz tek üstün tarafı çevresindekilerle alay etmekle kendisinin ukalalığıydı… Bir diğer üstün tarafı da her inancın kolayca yer bulduğu Hindistan'ın vatandaşı değil de Amerika'ya iyi bir köle oluşuydu. Bu kürsü sahibi olacak zat bizden daha mı zeki idi? Hayır, belki de ahmak oluşu ve Amerika diye bir kültürün dışında kültürlerin var olduğunu bilmezken, patronuna bağlılığını iyi oynuyor olmasıydı.
Evet, belki patronu sayesinde bizden daha iyi şartlarda yaşıyordu. Kirli veya kanlı paralardaki saadeti anlaşılmaz derecede büyütüp adeta zevk alıyordu... Tabi ki profesörümüzün müreffeh bir hayatı da olsa köleliğini adeta ispat ederek yaşıyordu. Ancak her şeye rağmen kartondan heykeli bile dikilmeyecek bir profesör... Köksüz ve meyvesiz kültürün içinde bu profesör oyuncaklara benzeyen heykeliyle oyuncakçı dükkanına kendini atmış oluyordu... Zavallı profesör yağlı ve balı ziyafet sofrasında beslendiği yılların ferahlığını bugün sahip olduğu şartlarda iftihar ve kazanç payı yapıyordu. Köleliği kazanç payı yaparken, haliyle bizi şaşırtıyordu. Çünkü bugünkü ülkesi Amerika insanlığı öldüren silahlarıyla artık demokrasi beşiği sayılan eski Amerika değildi. Çünkü Amerika’da silah tüccarlarının cüzdanında ne barış, ne de demokrasi vardı. Daha doğrusu demokrasi beşiği sayılan Amerika kendi vatandaşına bile artık köle muamelesi yapıyordu. Çünkü bugünkü Amerika'da halkın ekseriyeti cahil idi. Demokrasi beşiği sayılan Amerika’da cahil vatandaşların yüzde doksanı barlarda sarhoş ve atlarını kaybeden holiganlar niteliğindeydi... Daha doğrusu büyüyen şehirler ve silah sanayi ile silah fabrikaların büyüttüğü kalabalıkların gürültüsü Amerika'da insanlığı bozmuştu. Ve edeple edebiyatı rafa kaldırmıştı. Tabi ki savaş tüccarlarının elindeki borazanın çağırdığı silahlar bu çağın değişmez terör ve savaşın sembolleri oluyordu... Bugünkü çağın gençleri nedense kendi toplumunun yansıması olamıyordu... Bugünkü yansıma ile haydutların ülkesinde insanlık bozulmuş ama kimin umurunda… Ne yazık ki bu ateşin kıvılcımını ateşleyen silah tüccarları sonradan insan hakları çerçevesinde matem tutar gibi savaşların ateşini söndürmeye koşmaları da hep şaşırtıp sırıtmaktaydı…

img_0.15388055726539485.jpg



0
0
0.000
1 comments
avatar

Congratulations @sipahikara! You have completed the following achievement on the Hive blockchain and have been rewarded with new badge(s):

You got more than 2250 replies.
Your next target is to reach 2500 replies.

You can view your badges on your board and compare yourself to others in the Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

Check out the last post from @hivebuzz:

Christmas Challenge - Offer a gift to to your friends
Support the HiveBuzz project. Vote for our proposal!
0
0
0.000