OKULLA BAŞLAYAN HAYAT

avatar

img_0.25857309452842764.jpg

Okulla başlayan hayatım. Hayatım yüz gün, bin gün ve yüz bin gün... Unutmadığım tarih yedi Eylül. Unutamadım çünkü hayatımın ilk sayfası onunla başlıyordu. Hayatım yırtık, paramparça olan bir kitabın son sayfasında kurtuluşun başlangıç tarihi... Ve okula adım atışım ve sınıfa girişimle rehber olacak öğretmenim zayıf ve uzun boylu bayan. Öğretmenim eğitimi ve öğretimi sanki anne karnında öğrenmişti. Çünkü kara tahtaya yapıştırdığı kelimeleri bir hattat ve ve bir heykeltıraşın itinasıyla kondurmaktaydı... Sonra coşup koşturacak günlerim ve yıllarım birbirini kovalarken, okuma ve yazmayı öğrenmemle başlayan okuma zevkinin günleri ardı sıra birbirine ardışık sayıları çoğaltıyordu... Kitaplarımı koltuğumun altında ve içeriklerini kafamın üstünde taşıma dönemi... Okul kurtuluştu ve okulda kurtuluşla yuvamı buluyordum. Ve bulduğum adeta yeni bir evim oluyordu. Çünkü babasını kaybedip amcası tarafından hep itilen kakılan olurken, hayata küsüp köşe bucak ağlayacak köşeleri arayan oluyordum.

img_0.21839985825845162.jpg

Babamı çok görmek isterdim ve babamla bir dost gibi özlemiş olduğum arzularımla sohbet etmek isterdim. Doğum günümü değil babamın ölüm tarihi mezar taşına yazılan ve her yıl kutlanan... Neyse ki okulla başlayan kurtuluş ve yeni arkadaşlarla ilkbahar yaprakları gibi yeşermeye başlıyordum. Adeta kırılmış gururum canlanmaya ve dirilmeye başlıyordu. Eğitim ve öğretim yuvası benim yeni dünya yeni pencerelerin açılışı… Toprağa kök salan ağaçlar büyürken, ben d yeni bir kişiliğe sahip oluyordum. Okuldaki çocukluk gururum büyüyüp dal budak salması sevindiriciydi... Ailenin kasvetli ve korku yuvasından kaçış ve okulu yuva yapıp başlayan hayat... Okulda bulduğum sevgi ve öğretmenlerimden gördüğüm alkışlar okul bitene kadar sürdü... Okul hayatım ve okul sonrası ne bir gruba üye oldum ne de bir partiye müdahil... Evet, siyasete bulaşmadım ama bana siyasi suç işlettiler. İmparatorluktan kopan devletler iç ve dış dünyalarında bağımsız kalmamıştılar. Ben de bulamadığım siyasi hürriyetin aksine ailemden kopmakla bağımsız ve özgür olmaya başlıyordum. İmparatorluktan kopan devletler İç ve dış dünyalarında yeni bir mayalanmanın coşkusundan mahrum kalırken, benim yeni hayatım bana maya oluyordu. İmparatorluktan kopanların hiçbiri kendi şeklini muhafaza edememişken, ben hep şeklimi muhafaza edip yeni şeklimle de eskisine sadık kalıyordum. İmparatorluktan kopanlar ne eskisi gibi kalabildiler ne de kendi kendileri olabildiler. Ben de şeklimi bozmadan yeni şeklimi rahatlıkla ona ekleyebiliyordum. İmparatorluktan kopan devletler o kadar yalnızdılar ki, yeni yumurtadan çıkmış civcivler gibi ilk gelene sarıldılar. Bense iyi bir seçici gibi üstat ve öğretmen olacakları sıkı sıkıya dokuyup ve sıkı sıkıya elekten geçirdikten sonra bir şeyler öğrenmek için paçasına sarılıyordum. Benim öğretmenler ilim yüklü iken, ben de günlerimi boş geçirip ihanete kurban etmezdim. Üstatlarımın kucağına sığınmışken, onlar da cana can katarak adeta canlandırmak için uğraşıyorlardı. Aslında ben çocukluktan kopuşla yeni hayatımı başlatıyordum. Özgürlüğümü yeni tanıdık rehberlerle ve arkadaşlarla paylaşıp başlatabiliyor muydum? Arkadaşlarımı istediğim gibi bulabiliyor muydum? Hayır. Çünkü hepsi saf ve ihtirası olmayan çocukluktan kopmuştular. Peki öğretmen ve rehberlerim? Öğretmen ve rehberlerim üstüne üstlük ses çıkardıklarında halkımızla beraber asırlardır yargılanıyordu. Hem davalı hem de davacı gibi. Ben de hem davacı ve davalı oluyordum. Davam ve günlerim yazı olup binlerce kilometreleri aşıyordu... Ve hiçbir zaman anlamayacağım müttefik ve ortak dostlar kalbime yapışıp ihanetleriyle kalıyordu. İbret ve ders veren günlerim yaşadığım her dönemime maya olurken, çok şükür her daim haklılığımla kalıyordum. Sis perdesini dağıtıyor ve gerçeklere tekrar dönmüş oluyordum. Ama her daim film koptuğu yerden tekrar başlıyordu. Mayanın büsbütün maya olmadığı ve mesafelerin ötesinden hain ya da hain olmaya mecbur tutulanlar tarafından benim düşüncelerim kafesinde tutulma dönemim başlıyordu. Tarihi ve tarihe yazılanları okumak ve öğrendiklerimi aktarmak hem ışık pırıltısı hem de bir facia idi. Işık sönünce karanlıklar içinde benim faciam başlıyordu. Ben her şeye rağmen her gün aynı kilometrelerin taşına ve taşlarımı da görevlilerin önüne fırlatıyordum. Fırlatıyorum ama tehlikeleri göze alıp haklarını savunur olduklarımdan hala bir ses yok... Karacaahmet mezarlığından ses çıktı ama onlar suskunluklarına hala devam ediyorlar...

img_0.5168110800037056.jpg



0
0
0.000
2 comments